Davanın Somutlaştırılması Nedir?

Anasayfa » Yayınlar » Davanın Somutlaştırılması Nedir?

Davanın Somutlaştırılması Nedir? | Mükyen Hukuk Yayınlar

Hukuk Muhakemeleri Kanunu 194. maddesinde davanın somutlaştırılması ile ilgili “(1) Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar. (2) Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.” ifadelerine yer verilmiştir. Öncelikle burada vurgulamak gerekir ki; davacı dava ve cevaba cevap dilekçesinde bildirmediği vakıaları sonradan ileri süremeyecektir. Bu nedenle tüm vakıaların dava dilekçesinde açıkça belirtilmiş olması davacı lehine bir durum oluşturur. Nitekim taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalarda deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hakim tarafından delillere kendiliğinden başvuramaz.

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 119. maddesinin 1-e fıkrasına göre dava dilekçesinde bulunması gereken unsurlardan birini de davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri meydana getirir. Öte yandan yine aynı şekilde vakıaların hangi delillerle ispat edileceği de belirtilmiş olmalıdır. Dava dilekçesinde söz konusu bu unsurların eksikliği ile Hukuk Muhakemeleri Kanununun 194. maddesi doğrudan ilgilidir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 194. maddesinin gerekçesinde “Birinci fıkrada, somutlaştırma yükü düzenlenmiştir. Bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerekir. Genel geçer ifadelerle, somut bir şekilde ortaya koymadan iddia veya savunma amacıyla vakıaların ileri sürülmesi durumunda, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi mümkün olmayacağı gibi, vakıaların anlaşılması için ayrıca bir araştırma yapılması ve zaman kaybedilmesi söz konusu olacaktır. Taraflar, haklarını dayandırdıkları hukuk kuralının aradığı koşul vakıalara uygun, somut vakıaları açıkça ortaya koymalıdırlar. Bu vakıaların somut olarak ileri sürülmesi, ilgili taraf için bir yüktür; bu yükü yerine getirmeyen sonuçlarına katlanacaktır.İkinci fıkrada, somutlaştırma yükünün delillerle ilişkisi ortaya konulmuştur. Dava açılırken ve cevap dilekçesi verilirken taraflar, dayandıkları vakıaların hangi delillerle ispat edileceğini de belirtmek zorundadırlar. Delil bir ispat aracı olarak, ileri sürülen bir vakıanın doğruluğunu ispat etmeye yarar. Dolayısıyla her bir vakıa bakımından o vakıayı ispata yarayan ispat araçlarının da belirtilmesi önemlidir. Uygulamada, tarafların iddia veya savunmada bulunurken yeterli araştırma yapmadan vakıalar ileri sürdükleri veya bunların delillerini ortaya koymadan dilekçeler verdikleri görülmektedir. Özellikle taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davalarda, mahkemenin yargılamayı doğru yürütebilmesi ve makul bir sürede karar verebilmesi için, delillerin vakıalarla bağlantısı kurularak mahkeme önüne getirilmiş olması gerekir. Bu da tarafların dayandıkları delilleri ve her bir delilin hangi vakıanın ispatı için kullanılacağını belirtmeleriyle mümkündür.” ifadelerine yer verilmiştir. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2019/857 K. Sayılı kararında ise somutlaştırma yükü ile ilgili olarak “Davanın dayanağı olan vakıaların soyut olarak gösterilmesi yetmez, bu vakıaların ispata elverişli şekilde zaman, mekan ve içerik olarak somutlaştırılması zorunludur. Somutlaştırmak, bir iddiayı, zaman, mekân, kişi, oluş şekli gibi unsurlarıyla algılamaya, anlamaya, tartışmaya, ispata elverişli şekilde ortaya koymaktır. Yargıtay'ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, dava malzemesini getirmek tarafların, hukuku uygulamak mahkemenin işidir. Taraflar dava malzemesini eksik değil, tam olarak getirmek durumundadırlar. Unutmamak gerekir ki, talebin tam tespit edilemediği belirsiz alacak davasında dahi, talep konusu belirsiz olsa dahi, Kanun hukuki ilişkinin belirtilmesini zorunlu kılmıştır (HMK m. 107). Çünkü, kişi, belirsiz ve bilinmeyen bir hukukî ilişki ve vakıadan hareketle bir talepte bulunamaz.” ifadeleri yer alır.

Burada önemle belirtmek gerekir ki; somutlaştırma yükü usuli bir yük olmasına karşın sonuçları diğer usuli yüklerden farklıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi dava dilekçesinin zorunlu unsurlarında eksiklik bulunması halinde yaptırım davanın açılmamış sayılmasıdır. Ancak söz konusu bu halde durum farklılaşmaktadır. Buna göre; somutlaştırma yükü yerine getirilmediğinde davacı davasını ispat edememiş sayılır ve dava esastan reddedilir. Söz konusu bu ret hali ise kesin hüküm teşkil eder. Ancak belirtmek gerekir ki somutlaştırma yükünün yerine getirilmesi açısından hakim Hukuk Muhakemeleri Kanununun 31. maddesi kapsamında üzerine düşeni yapmış olmalıdır. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 31. maddesinde “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” ifadeleri yer alır. Söz konusu bu hükümlerden anlaşılacağı üzere davanın somutlaştırılması ve hakimin davayı aydınlatma ödevi birbiri ile yakından ilişkilidir.

Davanın Açılmamış Sayılması Nedir?

Yukarıda yer alan açıklamalarda dava dilekçesinin zorunlu unsurlarında eksiklik bulunması halinde hakimin eksikliğin tamamlanması amacıyla davacıya süre vereceği, verdiği süre içerisinde eksiklik tamamlanmazsa davanın açılmamış sayılması kararı vereceğini vurgulanmıştır. Burada belirtmek gerekir ki; hangi hallerde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği konusunda kanunda bir bütünlük bulunmamaktadır.

Davanın Açılmamış Sayılmasının Sonuçları Nelerdir?

Öncelikle burada belirtmek gerekir ki; davanın açılmamış sayılması kararı usuli anlamda nihai bir karardır. Söz konusu kararın verilmesi ile mahkeme dosyadan el çeker ve ilgili dava hiç açılmamış kabul edilir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu 150. maddenin gerekçesinde “Davanın açılmamış sayılması, davanın usûlî bir sona erme hâlidir. Usûlî sona erme halleri ile esasa ilişkin sona erme halleri aynı sonucu doğurmaz. En azından kesin hüküm bakımından mutlak bir farklılık söz konusudur.” ifadeleri yer alır. Öte yandan yine madde gerekçesinde “Açılmamış sayılma, usûlî bir sona erme hali olarak, esasen etkisini sadece usûlî alanda doğurur, maddî hukuk alanına, o alanın zorunlu kıldığı durumlar dışında bir etkisi olmaz. Örneğin, dava açılmamış sayılsa da, artık karşı taraf kendisine tebligat yapıldıktan sonra durumu bilmediğini ileri süremeyeceği için iyiniyetli kabul edilemez. Bunun gibi, fiilî ve zorunlu etkisi dışında, açılmamış sayılmanın sonucu, o talebin hiç vaki olmaması, adeta yok farz edilmesidir.” ifadelerine de yer verilmiştir. Konu ile ilgili 21. Hukuk Dairesi’nin 2017/5757 K. Sayılı kararında “Davanın açılmamış sayılması kararı temyizi kabil niteliktedir. Ancak, derdestlik yönünden kararın temyiz edilmeyerek veya temyiz aşamasından geçerek kesinleşmesini aramaya gerek yoktur. Bu kural ile davaların takipsiz bırakılmasını önlemek amacı güdülmüştür. Bu itibarla, davanın taraflarca takip edilmemesi sebebiyle dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren 3 ay içinde dava yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına dair oluşan tüm yasal hüküm ve sonuçlar başkaca bir işleme bağlı olmadan doğrudan doğruya yürürlük kazanır. Derdestlik, dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden 3 aylık süre ile sınırlıdır ve bu süre hak düşürücü niteliktedir. Ancak bu hükümler, davanın açılmamış sayılmasını gerektiren şartların salt doğumu ile kendiliğinden ortadan kalkar ve dava derdest olmaktan çıkar.” şeklindeki ifadelere yer verilmiştir.

Mükyen Hukuk Bürosu uzman avukatlarından randevu almak için:

Randevu Al
0216 784 43 20