Tanıklık Nedir?

Anasayfa » Yayınlar » Tanıklık Nedir?

Tanıklık Nedir? | Mükyen Hukuk Yayınlar

Bir kişinin geçmişte yaşanan bir olayla ilgili beş duyusu ile elde ettiği bilgi ve görgüyü mahkeme huzurunda anlatması tanıklık olarak ifade edilir. Kolluk ya da savcılık önünde tespit edilen beyanlar, ceza hukuku doktrininde tanık beyanı olarak kabul edilmemektedir.

Burada önemle vurgulamak gerekir ki Yargıtay tarafından polis, jandarma vb. gibi kolluk kuvvetleri tarafından yapılan ifade alma işlemini “tanık beyanı” olarak nitelendirilmez. Buna göre; sadece ispat konusunda karar verecek mahkeme önünde verilen beyan, tanık beyanı olarak kabul edilmektedir.

Tanıklık İle İlgili Özel Durumlar Nelerdir?

  1. Türk Ceza Kanunu uygulamasında tanık, kamu görevlisi sayılır.
  2. Sanık olan kişi, yargılandığı bir davada tanık olarak dinlenemez. Fakat davadan beraat eden sanık, diğer sanıklar için tanıklık yapabilir.
  3. Mağdur olan kişi tanık olabilir.
  4. Belirtmek gerekir ki; tanık olan kişinin anlatımında farklılıklar olabilir ancak burada önemli olan söz konusu bu farklılıkların çelişki oluşturmamasıdır.
  5. Akıl hastası olan kişiler de söz konusu bu durum dikkate alınarak tanık olarak dinlenebilir.
  6. Kolluk kuvvetlerince dinlenen kişi tanık olarak değerlendirilmez. Daha önce de belirttiğimiz gibi kolluk kuvvetlerine verilen beyanın tanık beyanı olma niteliği yoktur. Ceza Muhakemesi çerçevesinde tanık beyanı delili sadece ilgili tanığın mahkemede özgür iradesi ile verdiği beyanı kapsar.
  7. Avukatlar tarafından tanık olan kişiye soru sorulabilir.

Tanıkların Çağrılması Nedir?

Tanıklar mahkemeye çağrı kağıdı ile çağrılırlar ve bu kağıtta gelmemenin sonuçlara tanıklara bildirilir. Tanıkların çağrılması ile ilgili düzenleme Ceza Muhakemesi Kanunu 43. maddesinde yer alır ve ilgili kanun maddesine aşağıda yer verilmiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 43

  1. Tanıklar çağrı kâğıdı ile çağrılır. Çağrı kâğıdında gelmemenin sonuçları bildirilir. Tutuklu işlerde tanıklar için zorla getirme kararı verilebilir. Karar yazısında bu yoldan getirilmenin nedenleri gösterilir ve bunlara çağrı kâğıdı ile gelen tanıklar hakkındaki işlem uygulanır.
  2. Bu çağrı telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, çağrı kâğıdına bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz.
  3. Mahkeme, duruşmanın devamı sırasında hemen dinlenilmesi gerekli görülen tanıkların belirteceği gün ve saatte hazır bulundurulmasını görevlilere yazılı olarak emredebilir.
  4. Cumhurbaşkanı kendi takdiri ile tanıklıktan çekinebilir. Tanıklık yapmayı istemesi halinde beyanı konutunda alınabilir ya da yazılı olarak gönderebilir.
  5. Bu madde hükümleri, kişinin ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme önünde tanık olarak dinlenmesi halinde uygulanabilir.

Tanıklıktan Çekinme Nedir?

Ceza Muhakemesi Kanunu 45. maddesinde kimlerin tanıklıktan çekilebileceğine yer verilmiştir. İlgili kanun maddesi aşağıda yer alır.

Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 45

(1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir:

  • a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı.
  • b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi.
  • c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu.
  • d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları.
  • e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlâtlık bağı bulunanlar.

(2) Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanunî temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler. Kanunî temsilci şüpheli veya sanık ise, bu kişilerin çekinmeleri konusunda karar veremez.

(3) Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman tanıklıktan çekinebilirler.

Tanıklıktan çekilme hakkıyla ilgili olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2013/454k. sayılı kararında aşağıda yer alan ifadelere verilmiştir.

“…Tanıklıktan çekinme hakkı olan kimseye, bu hakkı dinlemeye başlamadan önce hatırlatılmalı, bu hakkı kullanıp kullanmayacakları hususu sorulup, keyfiyet tutanağa yazılmalıdır. Tanıklıktan çekinme hakkı bulunan bir kimsenin bu hakkının kendisine hatırlatılması zorunlu olduğundan, bu hak hatırlatılmadan dinlenilmesi halinde beyanlarının delil olarak değerlendirilmesi de artık mümkün değildir. Tanık, kendisine karşı yürütülmeyen bir ceza soruşturmasında, olay hakkında beş duyusu ile edindiği algılamaları ifadesiyle açığa vuran kişidir. Herkes tanık olma ehliyetine sahip olduğundan çocuklar ve akıl hastalarının da tanıklığına başvurabilecektir. Ancak tanığın anlatımlarına itibar edilip edilmeyeceği yargılama makamının takdirindedir. Ceza muhakemesinde, tanık dinlemeye yetkili makam soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde ise, mahkeme, naip hakim veya istinabe olunan hakimdir. Tanıklık, kamu hukukundan doğan toplumsal bir ödevdir. Bu nedenle tanığın, hukuka uygun olarak yapılan davet üzerine adli makamlar önüne gelmek, bildiklerini doğru olarak anlatmak ve yemin etme ödevi bulunmaktadır. Bununla birlikte ceza muhakemesinde tanığa bazı haklar da tanınmıştır. Tanığın; tanıklıktan çekinme, kendisi ve yakınları aleyhine açıklamada bulunmaktan çekinme, haklarını öğrenme, korunma, tazminat ve masraflarını isteme hakkı vardır. Tanığı dinleyecek olan makam tarafından önce tanığın kimliği ve güvenirliği belirlenmelidir. Bu amaca yönelik olarak tanığın adı, soyadı, yaşı, işi, yerleşim yeri, işyeri, geçici olarak oturduğu yerin adresi, varsa telefon numaraları, şüpheli, sanık veya mağdurla olan ilişkisine dair sorular yöneltilecektir. Bu şekilde tanığın kimliği, olayın tarafları ile olan ilişkisi ve güvenirliğine ilişkin bilgiler alındıktan sonra tanığa hakları hatırlatılmalı, bu hatırlatma yapıldıktan sonra da tanıklık görevinin önemi ve uyması gereken kurallar anlatılmalıdır. Tanık, şüpheli ve sanıkla aralarındaki yakınlık nedeniyle tanıklıktan çekinebileceğine ilişkin olan CMK’nun 45. maddesine göre, şüpheli ve sanığın nişanlısı, evlilik bağı kalmasa bile eşi, kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu, üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları, aralarında evlatlık bağı bulunanlar tanıklıktan çekinebilecektir. Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanuni temsilcilerinin rızasıyla, tanık olarak dinlenebilecek, kanuni temsilci, şüpheli veya sanık ise bu kişilerin çekinmesi konusunda karar veremeyecektir. Bu durumda kimin tanığın tanıklıktan çekinme hakkı konusunda karar vereceği kanunda gösterilmemiştir. Ancak yaş küçüklüğü durumunda çocuğun anne ve babasından birisi şüpheli ve sanık ise diğerinin rızasıyla çocuk tanık olarak dinlenebilir. Tanıklıktan çekinme hakları olan kimselere, bu hakları dinlemeye başlamadan önce hatırlatılmalı, bu hakları kullanıp kullanmayacakları hususu sorulup, keyfiyet tutanağa yazılmalıdır. Tanıklıktan çekinme hakkı bulunan bir kimsenin bu hakkının kendisine hatırlatılması zorunlu olduğundan, bu hak hatırlatılmadan dinlenilmesi halinde beyanlarının delil olarak değerlendirilmesi de artık mümkün değildir.Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Maktul ile sanığın eşi N.’in aynı işyerinde çalıştıkları, olaydan dört yıl kadar önce maktulün N.’e onu sevdiğini, onunla evlenmek istediğini söylediği, N.’in bu teklifi kabul etmediği ancak maktulle de görüşmeye devam ettiği, N.’in olaydan altı ay kadar önce durumu eşi sanığa anlattığı, bunun üzerine sanığın maktulle görüştüğü, bu görüşmede maktulün sanığa da N.’i sevdiğini, onunla evleneceğini, aradan çekilmesini söylediği, sanığın bu teklifi kabul etmediği, bu görüşmeye rağmen N.’in olay gününe kadar maktulle irtibatını devam ettirdiği, olaydan bir gün önce de sanığın maktul ile aynı konuda görüştüğü, bu görüşmede de maktulun sanığa N. ile arasından çekilmesini söylediği, olay günü saat 15.34’te maktulün telefonla N.’i aradığı, bu görüşmeden sonra mesajlaşmaya devam ettikleri, son mesajın maktul tarafından 21.24’te gönderildiği, 21.45 sıralarında sanığın evinin bulunduğu sokakta iki el silah sesi duyulduğu, maktulün sanığın evinin önünde ölü olarak bulunduğu, sanık ve hakkında beraat kararı kesinleşen N.’in suçlamaları kabul etmediği anlaşılan ve görgü tanığı bulunmayan olayda, yerel mahkemenin hükme esas kabul ettiği ve mahkumiyet kararına dayanak oluşturduğu en belirleyici delilin sanığın oğlu Ö. F. T.’in anlatımları olduğu, tanığın soruşturma aşamasında usulüne uygun olarak Cumhuriyet savcısı tarafından beyanının alınmadığı, yargılama aşamasında da CMK’nun 45. maddesi uyarınca tanıklıktan çekinme hakkı olduğu hatırlatılmadan beyanının alınması suretiyle usul kurallarına aykırı davranıldığı anlaşıldığından, yerel mahkeme hükmünün sair yönleri incelenmeksizin öncelikle belirlenen bu usuli nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir…”

Mükyen Hukuk Bürosu uzman avukatlarından randevu almak için:

Randevu Al
0216 784 43 20